okuyazciz

Me-Ka

R.Tugay Özdemir


Deneme


Yazan:R.Tugay Özdemir - Me-Ka
Me-Ka
13 Ekim 2008

Esat, eserine son düzenlemesini yapmak için spreyi birkaç kez daha sıktı fakat sonuç alamadı. Çevresinde başka spreyde bulamayan Esat Ceren’e baktı. Kendinden 100 metre kadar uzakta oyalanıyordu. Biraz ilerleyerek ona doğru seslendi. Duymadığını görünce ona biraz daha yaklaştı. Ceren’in hemen arkasında bir akıl hastanesi bulunmaktaydı. Ceren’e biraz daha yaklaştığında onun arkasında oynaya bir şeyler dikkatini çekti. Biraz daha ilerlediğinde gözlerine inanamadı. Küçük ceninler oldukları yerde yürüyorlardı. Ceren bunları görmemişti ki hala uğraşına devam ediyordu. Esat paniğe kapılarak “Kaç!” dedi Ceren’e. Ceren ne olduğunu anlamadı arkasına baktığında aslandan kaçan bir ceylan yavrusu gibi hızla koşmaya başladı. Ceninlerde hızlanmıştı. Esat, Ceren’in elinden tuttu ve hızla oradan uzaklaştılar. Karanlık bastırıyordu. Bir park bulup oturmuşlardı. Çevredekiler şaşkın gözlerle onlara bakıyordu. Farkında değillerdi ama ikisi de canavar görmüş gibiydiler. Hoş gerçektende öyleydiler ama. İkisi de birer kahve söylediler. Kahvelerini beklerken ne yapacağız dercesine birbirlerine bakıyorlardı. Tek bir şeyde emindiler. Daha önce hiç buna benzer bir şey görmemişlerdi. Kahvelerini içtikten sonra eve koyuldular. “Çantam”, dedi Ceren. “Çantam orada kaldı.” Esat gözlerini ona dikti. Gözlerinden tekrar oraya gitmenin korkusu vardı. Havaya baktı. Güneş şehre veda ediyordu. Esat uzunca seyretti. Ceren, Esat’ın korktuğunu anlıyordu. Omzuna elini koydu. “Zaten önemli eşyalarım yoktu boş ver.”, dedi. Esat’ın içi rahatlamıştı ama “Gidip alalım istersen.”, diyerek ısrar etmek istedi. Ceren Esat’ın bu hareketini mütevazi olmak için yaptığını biliyordu. Teklifini geri çevirdi. Esat:
-Bunu araştıracağım, arkada bir hastane vardı. Akıl hastanesi orayla bir ilişkisi olabilir, dedi. Ceren sessizce başını sallayarak onayladı. Yürümeye devam ettiler. Karanlığın hakim olduğu sokaklarda kayboldular.

14 Ekim 2008

Dolunay karanlığın gücünü engelliyordu. En zifiri karanlık nokta bile eylülün sonlarına doğru mehtabın ışığıyla aydınlanıyordu. Esat tek başına evlerinin önünde oturuyordu. Elinde bir sigara düşüncelere dalmıştı. Birden bir çığlık sesi duydu. Ardından 1 kaç saniye sessizlik ve sonrası fırtına kopmuşçasına bir gürültü. Esat ayağa kalktı. Sersemlemişti. Sanki uykudan yeni uyanmıştı. Ses ilerdeki çevre yolundan gelmişti. Esat sesin geldiği yöne doğru koştu. Yola çıktığında gözlerine inanamıyordu. Zincirleme bir kaza olmuş, 5 araba kaza yapmıştı. Yerde kanlar içinde insanlar yatıyordu. Kiminin eli bacağı kopmuş yerde kıvranıyordu kimi ise çoktan ölmüştü. Esat yaklaşık 2 dakika boyunca şok olmuş bir halde bekledi. İçinden kaderine küfrediyordu sanki. Sonra elini cebine attı ve telefonunu çıkardı önce ambulansı sonra polisi aradı. Elinden başka bir şey gelmiyordu. 5 dakika içinde polis ve ambulans gelmişti. Esat polise, tutanak verdikten sonra kaza yerinden ayrıldı. 2 gün içinde birçok olay yaşamıştı. Tam evinin kapısına geldiğinde evin ışıklarının kapalı olduğunu gördü. Sessizlik hakimdi. Ceren bu saatte asla yatağa girmezdi. Eve girdi, Ceren’e seslendi fakat sonuç alamadı. Dışarı çıktı ilerde bir arabanın uzaklaştığını gördü. 6.His. 6. Hissini kullandı. İçinden bir ses hayatının parçasının o arabada olduğunu söylüyordu. Bugüne kadar yanıltmadığı o sesi yine dinledi. Kendide arabasına atladı. Gece siyah örtüsünü çoktan çekmişti üstüne, yollar boştu. Esat hızla ilerliyordu arabanın arkasından, birden fark etti. Geçen gün grafiti yapmaya geldikleri yerdeydiler. İçini garip bir korku kaplamıştı. Kalbi hayatında daha önce yaşamadığı bir karamsarlığa gömülmüştü. Arabadan indi. İlerde 3-4 kişi gördü. Eğer beyni onu aldatmıyorsa bu gerçektende Ceren’di. Cesaretini toplamak için soğuk havayı içine çekti ve adamların bulunduğu yere ilerlemeye başladı. Olaylar biranda gerçekleşiyordu. Beddua mı almıştı? Lanetlenmiş miydi? Şimdi bunları düşünecek vakit yoktu. Adımlarını hızlandırdı. Adamların bulunduğu bölgede de bir hareketlik oluşmuştu. 2 el silah sesi duydu. Koşmaya başladı. Adamlar kendisine doğru koşmaya başladı. Geri dönüp kaçmayı denedi, vazgeçti. Koşmaya devam etti. Adamlar yanından geçti, 3 kişiydiler. Yüzlerini göremedi, aklında Ceren vardı. Ceren’in yanına ulaştı. Vardığında her şeyin çok geç olduğunu anladı. Ceren kanlar içinde yatıyordu. Dünya yıkılmıştı. Artık kendisinin yaşaması bir şeyi değiştirmezdi. Yerde bir silah gördü. Ceren’in ölüm makinesi… Silahı yerden alarak başına dayadı. Elini tetiğe götürdü. Esat ve Ceren iki angut kuşunun hikâyesini anlatabilirdi. Yağmur başlamıştı. Bir aşk hikâyesinin temizlenmesi… Esat son yağmur damlalarını daha iyi hissetmek için başını havaya kaldırdı ve gözlerini bir daha hiç açmamak için kapattı.

II

Esat, uğurun anlamı, uğursuz bir anlamın sonunda ölüme gidiyordu. Esat gözlerini sıkıca kapattı. “Tanrım beni affet” belki de dudaklarından dökülen son kelime olacaktı. Ama olmadı. Esat tam tetiği çekecekken birisi elinden silahı yıldırım hızıyla aldı. Esat şaşkına dönmüş, şoka girmişti. Ceren’in başında, gözünden sakındığı ceylanının yanı başında bağırmaya başladı. Elinden silahı alan adam Esat’a okkalı bir tokat attı. Esat ne olduğunu anlamadı fakat azda olsa kendine gelmişti. Adam Esat’a döndü:
-Kızımı, daha gelin olmadan bu şerefsizlere kurban verdim. Sırf o lanet yaratıklarını gördüğü için, robot yaratıklarını, dedi. Esat gözleri yaşlı adama baktı:
- Robot mu? Nasıl olur kanlı canlı ceninlerdi onlar.
-Hayır, al bak gördükleriniz bunlar mıydı? , diyerek Esat’ın önüne bir mekanik bebek fırlattı. Esat gözlerine inanamıyordu, kaçtıkları ceninler bunlardı. Şu küçücük mekanik ceninlerden kaçmışlardı. Gülmeye başlayacaktı ama tanımadığı bu esrarengiz adamın kendisini deli zannetmesinden korktu. Yağmur şiddetini arttırmıştı. Ceren’e baktı, iltifat ettiği biriciği hayatının anlamı yağmur altında ıslanıyordu. Her ne kadar artık ruhsuz bir et yığını olsa da üzerinde ki ceketi Ceren’in üzerine serdi. Tekrar adama döndü:
-Peki, siz kimsiniz? Böyle olacağını nereden biliyordunuz? Beni nasıl buldunuz neden kurtardınız?
-Kızımın burada bulunmasından sonra her gün buraya gelirim. Çok kişi öldürülür burada hepside genç kızlar. Çoğunun ailesine bir şey söylenmez, çoğununkine de intihar süsü verilir. Benim kızım yapmazdı intihar etmezdi. Sonucunu araştırdım. Bir gün lanet olası adamları izledim. 2 km ilerde kendilerine özel bir sitede oturuyorlar. Bilgi edindim, sanırım öldürdükleri genç kızlardan taze kan almaktalar…
-Taze kan? Ne demek oluyor.
-Taze kan evet. Bunu da araştırdım. Kendini Elizabeth zanneden psikopat bir orospu varmış. Yani reenkarnasyonla Elizabeth’in ruhu onun içindeymiş. Tüm genç kızlardan intikamını almak için tekrar dünyaya gelmiş falan filan. Elizabeth’i biliyorsun değil mi?
-Hayır, dercesine başını salladı Esat.
-Ah şimdiki gençler. Elizabeth 16 ve 17. yüzyılda yaşayan Macar kraliçe, yaşlandıkça genç ve bakire kızların kanlarıyla gençleşeceğine inanırmış. Sonrasında yakalayıp bir odaya kilitlemişler. Bu manyakta o odadaki ruhun 400 yıl sonra tekrar geldiğini ve onun kendisi olduğunu savunuyormuş. Kimse tam olarak bir şey bilmediği için hiç kimse tepki veremiyor tabi.
-Anladım sanırım. Yani Ceren’in kanını da… , Esat sözlerini bitirmeden tekrar ağlamaya başladı. Adam acıyan gözlerle Esat’ı süzdü. Sonra elini omzuna koyarak:
-Üzülme delikanlı seninde yardımınla bu işi çözeceğiz.
-Fakat, nasıl?
-Sen aşkının ben kızımın öcünü almak için.
-Peki, isminiz nedir?
-Korkut. Peki senin?
-Esat.
-Peki şimdi gel benimle.

Saat 21:26
Korkut ve Esat yüz metre sonunda bir beyaz 320d’ye ulaştılar. Korkut:
-Atla hadi.
-Nereye gidiyoruz?
-İntikam almaya. Esat daha çok isteklenmişti. Korkut’un dediği gibi yaklaşık 1,5 km yol gittikten sonra yol kenarında birkaç villaya rastladılar. Korkut arabayı sağa çekti. Esat’a bakarak:
-İn ve bagajdan silahları getir, dedi. Esat denileni yaptı. Bir adet Stoeger model SP 312 ve bir adet Hatsan Escort AimGuard getirdi. Silahın birini Korkut’a verirken:
-Şimdi ne yapacağız.
-Beni izle, dedi Korkut. Villaların duvarını aşmayı başardılar. Esat’ın içinde en ufak bir korku yoktu. Fakat anlayamadığı ve daha önce hiç yaşamadığı bir sıkıntı vardı. “Bu villa”, dedi Korkut. “Giriyoruz.” Villaya girmişlerdi. Sessizce merdivenlerden çıkıyorlardı. Ters giden bir şeyler vardı. Fakat artık oyuna dahil olmuştu bile. Esat bunları düşünürken karşılarına 2 adam çıktı Korkut hemen ateş ederek iki adamı da yere serdi. Esat sadece olayları izlemekle yetinmişti. Silah sesleriyle üst katta bir hareketlenme olmuştu. Korkut önden gitti. Esat yavaş adımlarla yukarı çıktığında Korkut’un esir alındığını gördü. Esir alan kişi Esat’ın gözlerine baktı:
-Öldüremezsin, kurtaramazsın, kurtulamazsın.
-Esat hiçbir şey düşünmedi, silahını kaldırdı ve adama ateş etti. Kan yerine kıvılcımlar. Korkut, Esat’ın yanına gelerek:
-Çok safsın. Oyunun sonuna geldik. Unutma ki robot devi biziz biz olacağız o iki adamda robottu. Anlattığım hikayelerden sadece eşimin kanla beslendiği doğruydu. Ben ise ortada kanıt bırakmayan ME-KA ları üretiyorum. Mekanik Katillerimi. Seni kendi ellerimle öldürmek çok zevkli olacak, diyerek Stoeger model SP 312’sini Esat’ın başına dayadı. Esat gözlerini daha çok sıktı. Yağmur yoktu, yağmur ıslanmış toprak kokusu yoktu. Ceren yoktu. Hayat yoktu. Güçlü bir patlama sesiyle Esat’ın başı bedeninden ayrıldı. Gözler, beyin ve başın diğer uzuvları 5 sn önce aynı yerde bulunan organlar farklı yerlerde rol alıyorlardı. Korkut gülümsedi manzara’nın tadını çıkardı. Sonrasında merdivenlerden inmeye başladı. Bir an durdu Esat’ın cansız, başsız, kanlar içindeki cesedine bakarak:
-Bu arada hakkını helal et, derini ME-KAlar için kullanacağım.


Yazan:Ramazan Tugay Özdemir
16-Kasım-2009

R.Tugay Özdemir



© Me-Ka, Turgay Özdemir izni ile bu sitede yayınlanmaktadır.Kendi ve Sitemizin izni olmadan kopya edilemez, başka yerde yayınlanamaz. 
Yayın hakkı ©
www.okuyazciz.tr.gg 2009
Bilgi için
iletişimi kullanın





Kullanıcı adı:
Şifre:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol