okuyazciz

Katil Kabuslar1

Katil Kabuslar
Yazan:R.Tugay Özdemir
 Polisiye-Gerilim
1.Baskı/Mayıs 2009



Katil Kabuslar   Yazan:R.Tugay Özdemir

~~Rüzgâr~~

-I-

Sessizlik…
Karanlık…
Uyandığımda hiçbir şey göremiyordum. Çevrede hayattan en ufak bir işaret yoktu. Etrafımı yokladım, sadece yerin sert ve soğuk varlığını hissedebiliyordum. Bir süre sonra yeri yoklarken elimde bir ıslaklık hissettim.Sudan farklı katılaşmaya başlamış bir şeydi.Bu sıvı üzerinde bir süre ileri doğru devam ettim.İlerledikçe ağır bir leş kokusu yayılıyordu.Büyük ihtimal yerdeki sıvı bu leşin katılaşmaya başlamış kanıydı.Biraz daha ilerledim bir noktaya geldiğimde etrafım birden bire aydınlanmıştı.Gözlerim bu ani ışığa dayanamadı.Ellerimle kamaşan gözlerimi kapattım.Ellerimdeki ılık sıvı yüzüme de bulaşmıştı.Parmaklarımın arasından çevreme baktım.Tam karşımda vücudu kana bulanmış bir adam asılı duruyordu.Ayağa kalktım.Adamın kan dolu vücuduna ilerledim.Yüzünü çevirdiğimde çoktan kendi odamdaydım lanet bir kabus gecemi korku dolu geçirmeme neden olmuştu.Yatağımda doğruldum,ellerimi başıma koyarak 10 metre karelik odama göz gezdirdim.Tam bir bekar odasıydı.Tek kişilik bir baza,bir dolap ve bir çalışma masasından oluşuyordu.Vaktimin çoğunu burada,özelliklede çalışma masamda geçiriyordum.Masamın üstünde HP marka Lap-topum ve bir çok davalının dosyası bulunuyordu.Yatağımdan kalkıp salondan yürüyerek banyoya ulaştım.Rüyanın etkisinden kurtulmak için duş aldım.Tıraş olurken aynaya baktığımda uzun saçlarım yüzümü kapatıyordu.Saçlarımı kurutup taradıktan ve tıraşımı olduktan sonra salonumla birleşik amerikan tipi mutfağımda kahvaltımı yaptım.Hala aklımda o kabus vardı.Fazla düşünmeyerek kahvaltımı yaptıktan sonra evden çıktım.BMW marka arabama atlayarak merkeze doğru yol aldım.Kapıda meslek taşım Tufan bana seslendi:
-Günaydın Rüzgar.
-Günaydın.
-Solgun görünüyorsun..Hasta mısın?
-Hayır.Sadece kötü bir kabus gördüm.
-Paylaşmak ister misin?
-Belki daha sonra, diyerek merkezde bulunan odama -2.evime- girdim. Kapıda bulunan gazetemi aldım ve kantinden bir bardak kahve istedim.Kahvem gelene kadar gazetedeki haberleri okudum.Görevim neticesi ile 3.sayfa haberlerine göz attım.Bir çok cinayetin haberi vardı.Emniyette olay yeri inceleme bölümündeydik.Nevşehir’de olmamız nedeniyle fazla hatta hiç iş çıkmıyordu.Kahvem geldiğinde emniyetimizin çaycısı Hasan çayı bıraktıktan sonra:
-Bugün yoğun bir işiniz olacak galiba.
-Neden?
-Dışarıdaki adam kardeşinin vahşice öldürüldüğünü söylüyor.
Bunları duyduktan sonra aniden ayağa kalktım.Hasan bu ani tepkime şaşkın gözlerle baktı.Odamdan çıkarak bölüm arkadaşlarımın sakinleştirmeye çalıştığı adamın yanına gittim.Yardımcılarımdan biri olan Mikail’e sordum:
-Ne olmuş?
-Sabah kalktığında harada kardeşini asılı ve kanlar içinde bulmuş.
Beynim donmuştu.Rüyamda gördüğümün hemen hemen aynısıydı.Adamın yüzüne baktım.Mavi gözleri,solgun,sararmış yüzünde yaşlarla doluydu.Üzerinde kirli bir elbise,ayaklarında çamurlu bir papuç vardı.Ben donmuş yüzümle adamı süzerken Mikail devam etti:
-Sabah ineklere yem vermek için haraya indiğinde kardeşini görmüş.O anda ne yapacağını bilememiş ve sonrasında hemen buraya gelmiş.
Bir yandan adama bakarken bir yandan da Mikail’in anlattıklarını tepki vermeden sessizce dinliyordum.Ekibe hazırlanması için emir verdim.Adamla birlikte doğruca Basan sarnıç köyüne vardık.Yolculuğumuz yarım saat sürmüştü.Yolculuk esnasında Murat Bey’den köy hakkında bazı bilgilere ulaştım.Köyün çok az nüfusu,bir sağlık ocağı,bir okulu vardı.Çalışma yapılsa çevrelerinde bir çok arkeolojik bulgu olduğu ama kimselerin gelip buralara bakmadığını söyledi.Gerçekten de Murat Bey’in söylediği gibiydi.Şehre yarım saat uzaklıkta olmasına rağmen bu zamana kadar sadece asfalt yol yapılmış,kanalizasyon ise yeni yeni geliyordu.Sohbetimiz boyunca köye nasıl geldiğimizi anlayamamıştım.Murat Bey bizi haraya götürdü.Haraya girdiğimde kabusumu yaşamaktan korkuyordum ve sanki kötü bir dileğim kabul olmuş,ettiğim beddua tekrar bana gelmişti.İçeri baktığımda dün gece gördüğüm kabus adeta karşımda,gözlerimin önündeydi.Asılmış kanlı bir vücut ve ayaklarının dibinde omuzdan itibaren koparılmış bir kol…Gördüğüm manzaraya ve haranın içindeki tezek kokusuna dayanamayarak kendimi dışarı attım.Çıkar çıkmaz karşımda köy kalabalığını gördüm.İlerdeki bir evden ise ağıtlar geliyordu.Bir kaç genç sinirli ve üzgün bir yüzle yanıma geldi:
-Ne olmuş komiserim ?Sizce neden öldürülmüş olabilir?
Şaşkınlığımı gizleyerek Mikail’e olay mahallinin güvenceye alınmasını belirttikten sonra gençlerle biraz yürüyerek ilerledim ve onlara dönerek sorularımı yönelttim.
-Arkadaşınızın bir düşmanı,son günlerde tartıştığı biri var mıydı?
-Bulut çok iyi biriydi hiçbir düşmanı yoktu.
Rüzgar ve Bulut…Olaylar gittikçe kafamda karışık bir bulmacaya dönüşüyordu.
-Arkadaşınız feci şekilde öldürülmüş.Ölmeden önce onunla olan görgü tanığı ve onunla olan birileri var mı?
-Dün gece kahveden çıktıktan sonra eve gitmişti.Sonrasını görende yok.Annesi ve ağabeyside eve hiç gelmediğini söylüyorlar.
-Peki,verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.Arkadaşınızın katilinin en kısa zamanda bulmaya çalışacağız.
-Bizde size teşekkür ederiz,eğer ihtiyacınız olursa her zaman emrinizdeyiz.
-Tekrar teşekkürler,diyerek Mikail’in yanına gittim ve durumu sordum:
-Sonuç nedir?Herhangi bir iz veya cinayet aleti var mı?
Mikail şaşkınlıkla açılmış gözlerini bana çevirerek:
-Katil çok cerrahi çalışmış.Öncelikle kurbanı asmış,son nefesini verdikten sonra sağ koluna çok cerrahi bir şekilde kesmiş.Çeverede hiçbir parmak izi yok.Ayrıca daha ayrıntılı inceleme yapmamız için cesedi otopsiye götürmemiz lazım.
-Peki,dedim dalgınlıkla havadaki tek tük bulunan kara bulutlara bakarak.Kasım ayında olmamıza rağmen güneş tepemizde parlıyordu.İlk defa yağmurun yağmasını istiyordum.Sanki yağacak yağmur tüm kargaşa,karmaşalıkları selle birlikte götürecekti.







-II-



Adli tıbbın kare fayanslar üzerinden oluşan,beyaz ışıkların aydınlattığı,iğrenç hastane kokusunun içindeki koridorda otopsi sonuçlarını bekliyordum.Dr. Kerem Bey yakın arkadaşımdı.Sonuçların uzun sürmemesi için elinden geleni yapacağını söyledi.1-2 saatlik bekleyişten sonra raporlar elimdeydi.Fazla oyalanmadan doğruca merkeze gittim ve “2. evime” odama çekildim.Yardımcı meleğim Mikaille birlikte raporu inceliyordum.Mikail bir çok örnek vererek bana raporu açıklıyordu.Fakat benim aklım hâla kabusumun gerçekleşmesindeydi.Mikail’e anlattıkları için teşekkür ettim.Gerçekten katil profesyonelce çalışmış,işini güzel yapmıştı.
Mikail’e döndüm:
-Köydeki incelemelerden herhangi bir görgü tanığı veya ipucu var mı?
-Henüz araştırmalarımız sona ermedi efendim.
-Tüm araştırmalar bittiğinde toplanıp tüm ekiple konuşmak istiyorum.
-Peki efendim,diyerek Mikail odadan çıktı.

Yalnızlığımla baş başa kalmış adeta kabusumla yüzleşmeye mecbur bırakılmıştım.Köydeki manzarayla kabusum birleşerek her gözümü kapattığımda sahne sahne önümde beliriyordu.

Saat 17:00

Paydos saati gelmişti.Çantamı alarak doğruca evime gittim.Küçük yaşam alanıma…Kendimi en çok burada rahat hissediyordum.Merkezde yüzlerce silahlı kişi olmasına rağmen en rahat ve en güvenli yer evimdi.Biriktirdiğim parayla almıştım burayı…Güzel ve ucuzdu.tek kişi yaşadığım için küçük olmasını da ben istemiştim.Yurtta kaldığım günlerde hep kendimin bir evi olmasını hayal ederdim.1 oda 1 salondan oluşuyordu.Küçük mutfağı salonun içinde bulunuyordu.Taşınmadan önce yerlere siyah parkeler döşetmiş,evin duvarlarını ise kırmızıya boyatmıştım.Herkesin içini karartan bu iki renk bana huzur,güven ve güç veriyordu.Zaten ev benimdi,fazlada misafirim gelmediği olmazdı.Her zamanki gibi iş dönüşü duşumu aldım ve elimde bulunan Bulut’un otopsi raporlarına göz attım.Çok cerrahiydi.Muhtemelen katil cerrah veya bir cerrah yanında bulunan kalfa olabilirdi.Sonuçta herhangi bir kasap olamazdı ki!Onlar satırı indirdiği gibi kesiyorlardı.Dosyaya biraz daha göz attım.Gün beni çok yormuştu.Yarın sabah erkenden kalkmak gerekiyordu.Kabus görmemeyi dileyerek uykuya daldım.

07:33
İyi bir gece geçirmiştim.Yorgunluğumu az da olsa üstümden atmıştım.Üzerimi giydikten sonra bir fincan kahve içtim.Bugün canım kahvaltı yapmak istemiyordu.Yoğun bir gün olacaktı.Ceketimi ve çantamı da alarak arabamla merkeze ulaştım.Merkeze girer girmez Mikail bana araştırmaların geldiğini söyledi.Ona ekibin saat 9’da toplanmasını söyledim.Baş hareketiyle onaylayarak yanımdan ayrıldı.Odamın kapısının önünde bulunan gazeteyi alarak içeri girdim.Olay hemen medyanın ilgisini çekmişti ve cinayeti araştırmak için üstlendiğimizi yazıyordu.Gerçekten cinayeti nasıl çözeceğimizi bilmiyordum.Hem de kabusumla aynı olan bir cinayeti…

09:00

Toplantı masasında bütün ekip arkadaşlarım bir açıklama veya konuşma yapmamı bekliyorlardı.Ellerimi birleştirdim ve:
-İçinde bulunduğumuz durum çok karmaşık.Biliyorsunuz ki Nevşehir’de bu tür olaylar %1 düzeylerindedir.Bu görevde hepimize çok büyük görevler düşecek.Eğer ki görevimizi yapamayacağımızdan şüpheniz var söyleyebilir,dedim.
Bu konuşmamdan bir süre herkes birbirine baktıktan sonra Mikail söz istedi.Konuşması için onay verdiğimde kendinden emin bir sesle:
-Ben gayet başarılı olacağımıza inanıyorum efendim.Şayet takım arkadaşlarımız karşı çıkarsa bunu bilemem.Ama içimden bir ses onlarında kendinden emin olduğunu söylüyor.Düşüncelerinizden eğer ekipten birimiz başaramayacağımızı söyler ise görevi başka bir ekibe vereceğinizi biliyorum.Fakat hepimiz elimizden gelen çabayı gösterirsek bunu başaracağımıza da inanıyorum.
Mikail’in gözlerinden kendine ne kadar güvendiği hissedilebiliyordu.Dik duruşu ve beyaz tenli yüzündeki mimiklerle tüm ekibi etkilemeyi başarmıştı.Bunun için Mikail’in bu yönünü çok seviyordum.Susarak dahi olsa hareketleriyle herkese her istediğini yaptırıyordu.Bu güven tazelenmesinden sonra ekibim ile dosyaları inceledik ve katilin nasıl biri olduğu hakkında tartıştık.Kendi düşüncelerimi söylediğimde ekipteki arkadaşlarımda bana katılmıştı.Tahminimize göre katil muhtemelen cerrah veya emekli bir doktordu.Ekibim benimle birlikte 10 kişiden oluşuyordu.Bilgisayar araştırmalarını Tolga üstleniyordu.Bu görev boyunca araştırmalarda bize çok büyük yardımı olacaktı.Merve,Yaprak ve Ezgi bu cinayetlerde kurban yakınlarıyla soruşturma yapacaktı.İbrahim ve Ergün cinayet için görev alacaklardı.Kaan ve Oğuz ise cinayet mahallinde güvenliği sağlayacaklardı.
Toplantı bittikten sonra Mikail ve diğer ekip arkadaşlarımla tekrar araştırma yapmak için Basansarnıç’a gittik.Köyde hala Bulut’un cinayetinin yankısı sürüyordu.Köylü gerçekten korku içindeydi ve artık kimse önemli bir ihtiyacı olmadan dışarı çıkmıyordu.Bu bizim için bir avantajdı,kimse ayakbağı olmuyordu ama köyün bu durumu çok ürkütücüydü.
Saat 3’e kadar süren çalışmalar sonucunda hiç bir şey bulamamıştık.Bu durum beni oldukça sinirlendiriyordu.Çalışmamızı bitirdiğimizi gören Murat Bey bizleri yemeğe davet etmişti.Arkadaşlarıma baktığımda hepsinin yorgun olduğunu gördüm ve teklifi kabul ettim.Yemek yerken bir yandan Murat Bey’e köyde yetim çocuk olup olmadığını gerekirse kendisine yardım edebilceiğimi söyledim fakat hiçbir sonuca ulaşamadım.Yetim ve öksüz çocuklara karşı bilinmez bir sevgim vardı.Bense bu durumu kendimin de yetim olarak bir yetimhanede büyümeme,anne ve baba sevgisinden mahrum kalmama bağlamıştım.Biraz da olsa bir çocuğa yardım etmek beni mutlu edecekti.Yetimhanede kaldığım sürece anne,babamın kim olduğunu bir türlü öğrenememiştim.Bir kardeşim olup olmadığını dahi bilmiyordum ama bazen içimde inanılmaz bir nefret veya sevgi hissediyordum.
Kış aylarının etkisiyle Murat Bey’den izin isteyerek köyden ayrıldık.Karanlık şehrin üstüne yorgan gibi çekilirken evime ancak ulaşmıştım.Arkadaşlarımdan hiç kimse bir ipucu bulamamıştı.Beni sinirlendiren bu durum evime geldiğimde benden uzaklaşıp gidiyor.Evimdeki ruhanî ortam beni adeta başka bir yere götürüyordu.Akşam yemeğini Murat Beylerde yediğim için kendimi bilgisayarın başına attım.Son günlerde,aylarda hatta son 10 yılda böyle bir cinayetin olup olmadığını araştırdım hatta bunu sadece Nevşehir için değil Nevşehir sınırları içinde araştırdım fakat hiçbir sonuca ulaşamadım.Araştırmamın sonuçsuz kalması durumunda içime bir sıkıntı düşmesi gerekiyordu ki eğer evimin dışında olsaydım.Huzur dolu olan yuvam buna izin vermiyordu.Bilgisayarı kapatarak kendimi yatağıma attım.Bu kez o kabusu tekrar görmek yaşamak ayrıntılara bakmak istiyordum.Karanlığın ve sessizliğin içinde gözlerimi yavaşça kapattım…

Sessizlik…
Karanlık…

Bir sıvı üzerinde emekliyordum.Loş bir ışık içinde bir adam asılı duruyordu.Yanında ise kalıplı ve tulum giymiş uzun saçlarından yüzü görünmeyen başka bir adam onu adeta kasap ustalığıyla kesiyordu.

03:13
Telefonumun zil sesiyle kabusumdan uyandım tek yakaladığım ayrıntı katilin nasıl biri olduğunu artık biliyordum.Biraz panik olarak telefonumu açtım.Arayan Mikail’di:
-Efendim.Rahatsız ettiğim için özür dilerim fakat cinayet hakkında bazı bulgular var.
-Nasıl bulgular mesela?
-Efendim…Kurbanın bir doktor tarafından öldürüldüğü üstünde daha çok durmaya başladık.
-Emniyette misiniz?
-Hayır efendim,benim evimdeyiz.
-Peki 15 dakika içinde oraya ulaşırım,diyerek telefonumu kapattım.Bir yandan Mikail’in söylediklerini bir yandan gördüğüm kabusun 2.bölümü beni sersemletmişti.1-2 dakika bekledikten sonra yüzümü yıkadım ve Mikail’in evine doğru yol aldım.Onun evi azda olsa yakınımdaydı.Yolların boş olmasından da yararlanarak 10 dakikada Mikail’in evine ulaştım.Mikail’in evi,onunda bekar olmasından dolayı benim evime benziyordu.Daha önce merkezden erken çıktığımız zamanlar birkaç kez,bazen onun bazen benim evime giderek birkaç bira içerdik.Evinin bulunduğu apartmana her girdiğimde misafirlik tutkusuyla birlikte yabancı bir yere girmenin verdiği güvensizlik hisside doğuyordu içimde…Bu sadece bu yer için değil,gittiğim bina,ev vb. yerler için bu duygu geçerliydi.Mikail’in bulunduğu 3.kata çıktım ve 10 numaralı evinin kapısını çaldım.Zil çalmak hiçbir zaman adetim olmamıştı.Mikail’in yanında yabancı bir kişiyle beni kapıda karşıladı:
-Hoş geldiniz efendim.Bu arkadaşım Kemal.Adli Tıp Uzmanı.
-Memnun oldum Kemal.İlk defa görüyorum seni.
-Benden memnun oldum efendim.Kayseri adli tıpta görev yapıyorum o yüzden görmemiş olabilirsiniz beni.
-Evet efendim.Bizim cinayeti söyler söylemez yardım için geldi,dedi Mikail.
Mikail’e biraz kızarcasına bakarak:
-Sende biliyorsun ki ekibimiz gayet başarılı…
-Biliyorum fakat Kemal’inde bir çok katkısının olacağını düşündüm.
-Evet efendim bana güvenebilirsiniz elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım,dedi Kemal
-Peki o zaman yarın ekibimizdeki arkadaşlarımızla tanışmak için Mikail ile merkeze gelebilirsin.

6 Mart Pazartesi

Kabusum bu günlerde daha fazla tekrarlıyordu.Psikologa gitmeyi düşündüm fakat böyle bir soruşturmanın olduğu dönemde bu hiç hoş karşılanmazdı.Bunu kendim çözebilirdim.

Saat 09:30

Emniyete vardığımda hiçbir şey fark ettirmemeye çalıştım.Mikail arkadaşı Kemal’i iş yerine getirip ekip elemanlarımızla tanıştırmıştı.Hepsine selam vererek odama geçtim.Odaya girdiğimde masamda yetimhanede kaldığım günlere ait bir resim buldum.Küçüklüğüm bir an aklımdan geçti.Resmin arkasını çevirdiğimde bir not buldum.
“Çok yakın zamanda beni bulacaksın”

Bu not ile birlikte şok olmuştum.Sandalyeme oturdum ve kendime gelmeye çalıştım.Tekrar resme baktım.Hiç bir ipucu yoktu,sadece yetimhanedeki arkadaşlarımla bahçede çekilmiş bir fotoğraftı.Resmi ceketimin cebine koydum ve emniyetten hızla çıktım.Çıkarken tüm ekibin gözünün biran için bende olduğu hissine kapıldım.

Saat 10:17
Eve vardım ve hızla yetimhane dosyama bakmaya başladım.Düzenli bir kişi olmadığım için dosyayı bulmam biraz zaman aldı.5-10 dakika aradıktan sonra nihayet dosyayı bulmuştum.

Adı:Rüzgar
Soyadı:Sert
Kayıt Tarihi: 25 Ekim 1970
Ayrılış Tarihi:2 Kasım 1988

Açıklama:
Bir cami avlusunda bulunan Rüzgar bu yetimhaneye teslim edilmiştir.Hayatının 18 yılının burada geçiren Rüzgar 18 yaşına gelip reşit olduğundan yurdumuzdan ayrılmıştır.Bu yaşına kadar başarılı olan Rüzgar Sert yetimhanemizin çalışkan nadir öğrencilerinden olup bundan sonraki hayatına polis akademisini okuyarak devam edecektir.
Arz Ederim
2 Kasın 1988
Ruhi Kaya
Muğla Yetimhane Müdürü




Dosyayı tekrar yerine koydum.Fakat aklıma takılan bir şey vardı.Resmimi masama bırakan kişi bu resmi nerden bulmuştu ve yetimhanede kaldığımı nerden biliyordu çünkü şimdiye kadar yetimhanede büyüdüğümü kimseye söylememiştim.Pencerenin önündeki koltuğuma oturdum.Şehrin evlerinin çatılarını ve birkaç minareyi görüyordum.Şehir karanlık bulutlar altında sessiz sakin uzanıyordu.Gözlerimi kapattım.Bir saniye içinde kabusum gözümün önünde belirdi.Doğruca koltuğumdan kalktım ve doğru merkeze doğru yol aldım.Merkeze vardığımdan tekrardan herkesin şaşkın gözleri bana çevrilmişti.Yüzümdeki ifadeyi çok merak ediyordum fakat şu anda bunu görmek için acelem yoktu.Mikail yanıma gelerek:
-Bir şeyiniz mi var komiserim?
-Hayır,Biraz başım ağrıyor o kadar,dedim.Benimle ilgilenilmesinden fazla hoşlanmıyordum.Günüm çok sıkıntılı geçmişti.İçimde son günlerde garip bir duygu hissediyordum,daha önce hissetmediğim bir duyguydu.Kafamı bu soruşturma ile bozacak gibiydim.Ara sıra içime sıkıntı basıyordu,böyle zamanlarda kendimi dışarı atıp 1-2 bira içiyordum.Alkol ile aram yoktu ama böyle sıkıntılı zamanlarda gayet yardımcı oluyordu.Yine davayı düşündüğüm günlerden birinde sıkılıp kendimi dışarı attım.Yolda ilerlerken bir kadın çığlığı duydum.O yöne doğru koştuğumda kadın ağlayarak bana doğru geliyordu.Yanına vardığımda İngilizce bir şeyler mırıldandı.Bir adamın ona tacizde bulunduğunu,kendisi çığlık atınca kaçtığını belirtti.Daha ayrıntılı bilgiyi almak için emniyette davet ettim.Önce gelmek istemedi fakat ısrarım ve kahve teklifim üzerine razı oldu.Emniyette 1-2 saat misafir olduktan sonra saldırganın eşgalini almıştık.Birçok taciz ve saldırganlıktan tutuklanmış olan İhsan Hızarcı çıkmıştı,böyle zanlıları bulması da kolay oluyordu.Yerleri ve mekanları belliydi.Tutuklanma emri çıkardığımız günde İhsan yakalanmıştı.Her zamanki gibi suçu hafif bulunup 2 gün sonra çıkmıştı.Çıkarken hain bir simayla gülümsemişti.Elimde olsa boğazını kesip kazığa koyabilirdim.Bana göre yasa böyle olmalıydı tıpkı Bulut’un katilinin yasası gibi…




00:38

Balkonda yıldızları izliyordum.Bilgisayarda Cradle Of Filth’in Nymphetamine şarkısı çalıyordu.Şarkıda eskilerin üzerine gelirsen?,ilk zamanların üzerine diyordu ben yetimhane günlerimi düşünürken…Sinirli ve sıkıntılı anlarımda beni tek rahatlatan evim,müzik,biraydı ve ben şuanda bu cennet üçlüsüne sahip olmanın mutluluğuyla yıldızların göz kırpışlarını izliyordum.Uykum yoktu.2 saat boyunca bira,müzik ikilisiyle sarhoş olup kendimden geçtiğimi hissettim.Uykum olmasa da artık uyumak istiyordum.Artık oyunu katilin kurallarına göre oynama zamanı gelmişti.

Sabah uyandığımda perdeyi açarak dışarı baktım.Aydınlık ve açık günlerin yerini karabulutlar almıştı,yerler ıslaktı.Gece uyuduğumda,göz kırpan yıldızların yerini ağlayan bulutlar almıştı demek.Günlerden cumartesiydi.Hafta sonunda ne yapacağımı düşünürken kapı çaldı.Kapıdaki bina görevlimiz olan Muhsin’di.Bana bir ihtiyacım olup olmadığını sordu.Bir ekmekle bir gazete sipariş ettim.(Klasik memur ikilisi) diye düşündüm tebessümle…5-10 dakika dosyalarıma baktım.Kapı tekrar çaldı.Muhsin siparişlerimi getirmişti.Teşekkür ederek kapıyı kapatırken Muhsin özür dileyerek:
-Bir soru sorabilir miyim Rüzgar Bey,dedi.Muhsin’in bu yönünü çok seviyordum.Gayet nazik davranışları vardı.Üniversiteyi bitirmesine rağmen kendi mesleğinde iş bulamadığı için bu görevi yapıyordu.Görevini tam yapan memurdan bir farksızdı.Sonuçta dilenmekten iyiydi.Kapıyı tekrar açtım “Tabi” diyerek.
-Yerel gazetede haberinizi okudum.Köydeki cinayeti siz üstlenmişsiniz.
-Evet,dedim sakin bir sesle.
-Peki bir sonuca ulaştınız mı?
-Hayır.Katil gayet profesyonel hiçbir iz bırakmamış ama araştırmaya devam ediyoruz.
-Peki efendim,teşekkür ederim.
-Rica ederim ama niçin sordun?
-Sadece merak,dedi dudakları gülümseyerek.
-Peki Muhsin,diyerek kapıyı kapattım.Muhsin’in neden bu konuyla ilgilendiğini düşünecek vaktim yoktu.Belki 3.sayfa haberlerine hayrandır diye düşündüm.Tekrar dosyalarıma döndüğümde açlığım ağır bastırmıştı.Midem adeta kendisini doyurmamı istiyormuşçasına karnıma bir ağrı sapladı.Bir kahve,birkaç peynir ve biraz peynirden oluşan bir kahvaltı hazırladım.Peyniri Bulut’un annesi vermişti araştırma yaptığım için klasik çömlek peynirlerindendi alışık değildim fakat tadı çok güzel gelmişti.Kahvaltımı yaptıktan sonra kısa bir yürüyüşe çıktım.Yürüdüğüm yollarda yer yer küçük beyaz solucanlara rastlıyordum.Hepsi kendini yağmur suyunun sarhoşluğuna bırakmış, güçlü zayıfı,büyük küçüğü ezer ilkesine bağlı olarak ayak altında eziliyorlardı.Şehir üstünde karabulutlar duruyordu.Yaz aylarına karşı olarak kapalı ve fırtınalı havaları daha çok seviyordum.Fırtınalı havada evimde olduğumda kahvemi yaparak dışarıyı izlerdim.Yürüyüşten sonra evime vardım.Duş aldıktan sonra yorgunluğumla birlikte kendimi yatağa bıraktım.


2.Sayfa-->


© Katil Kabuslar Romanı Tugay Özdemir'in   izni ile bu sitede yayınlanmaktadır.Kendi ve Sitemizin izni olmadan kopya edilemez, başka yerde yayınlanamaz. 
Yayın hakkı © www.okuyazciz.tr.gg 2009
Bilgi için iletişimi kullanın
Kullanıcı adı:
Şifre:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol