okuyazciz

Katil Kabuslar2

1.SayfayaDön<----


Sayfa2
Katil Kabuslar





Sessizlik…
Katil Kabuslar


~III~

Loş bir Işık…

Yine yerdeydim.Yavaşça doğruldum.Hastane odasına benzer bir yerdeydim.Önümde bulunan sedyede bir adam yatıyordu.Kapı açıldı.Uzun saçlı,vücudu yapılı bir adam içeri girdi eline bir şırınga aldı ve bir küvetin içindeki larvaları adamın koluna enjekte etti.Şoktaydım.Hayatım boyunca bu kadar iğrenç bu kadar acımasız bir işkenceyle karşılaşmamıştım.Larvaları enjekte ettikten sonra sedyeyi dışarı çıkardı.Dışarı çıktığımda burasının küçük bir bağ evi olduğunu anladım.Çevrede meyve ağaçları ve üzüm salkımları vardı.Olup biteni sadece izlemekle yetiniyordum.Katil,maktulü küçük bir kamyonete alarak uzaklaştı...

Gözlerimi açtığımda tekrar odamdaydım.Yine kabusun etkisinde kalmıştım.Yatağımdan doğrularak banyoya gittim.Yüzümü yıkarken aynadaki varlığımı yabancı bir kişiymiş gibi görüyordum.Tenimde bir ceset beyazlığı vardı.siyah gözlerim,kaşlarım,hafif kirli sakalım tenimde minyatür gibi duruyordu.Odaya geçtim ve kendime bir fincan kahve yaptım.Her an yeni bir cinayetin haberini bekliyordum fakat gün boyunca ne bir telefon ne bir haber geldi.Ben ise hala kabusun etkisindeydim.

19:24

Hava hafif kararmıştı.Kara bulutlar yavaş yavaş gökyüzüne veda ediyordu.Yollarda hafif bir ıslaklık vardı.Bir yandan katili diğer yandan masama resmi bırakan gizemli kişiyi düşünüyordum.Her 2 olayda da bir tuhaflık seziyordum.Ne katilden nede resmi bırakan kişiden en ufak bir iz yoktu.Her ikisi de kusursuzdu adeta…Bu düşüncelerle Nevşehir sokaklarında sessizce yürüyordum.Bir ara kendimi Osmanlı Kahvehanesinin önünde buldum.İçerde yaşlı insanlar hoşsohbet ediyorlardı.İmrenerek içeri girdim.İçeri girdiğimde beni tanıyıp ayağa kalktılar.Teşekkür ederek oturmalarını rica ettim.İçlerinden birisi işlerimin nasıl olduğunu sordum.Son günler bir cinayetin olduğunu fakat herhangi bir sonuca ulaşamadığımızı söyledim.Anlattıklarımdan bir şey anlamayarak tekrar arkadaşlarına dönüp eski günlerden bahsetmeye başladı.Sessizce bu tatlı sohbeti dinliyordum.Bir süre sonra izin istedim ve sohbetleri için teşekkür ederek yanlarından ayrıldım.artık gece olmuştu..Ben tekrar Nevşehir’in,bulutların gözyaşıyla ıslanmış olan sokaklarında geziyordum.Birden yatsı ezanı okunmaya başladı.Ezan sesi de beni rahatlatıyordu.Yakınlarda 1726 yılında devrin sadrazamlarından,Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Kurşunlu Camii vardı.Ezan sesi bu camiden geliyordu.Camî doğru yöneldim.Yaklaştıkça içimde nedensiz bir heyecan oluşuyordu.Uzun bir yokuşu çıktıktan sonra camiye ulaştım.Nevşehir’de bulunduğun sürece sadece adını duyduğum bu kutsal yere ilk kez adımımı atıyordum.Hayranlık içinde camiyi gezdim.Caminin kubbesi kurşun olduğu için bu adı almıştı.Caminin mihrabı Osmanlı mermer işçiliğinin en güzel örneklerindendi.Minberi çok güzeldi.Müezzin mahfilinin altı, altın yaldızla işlemeliydi.Ben bu güzellikler karşısında sarhoş gezerken insanlar caminin içinde ibadetlerini yapıyorlardı.Camide biraz daha gezdikten sonra,camiden bir sokakla ayrılan camiyle aynı yılda yapılmış olan kütüphaneye geçtim.Kapıda hafif kır saçlı 1.70 boylarında,50’li yaşlarında güleç yüzlü bir adam:
-Buyurun,dedi.Bu huzurlu ortamda kendimi yabancı gibi hissediyordum.Adama bakarak:
-Sadece gezmek için gelmiştim,dedim suçlu bir insan sesiyle.
-Tabii, dedi tebessümle.Kendimi biraz daha hissederek bu ruhani ortama kaptırmış geziyordum.Kütüphane bölümüne girdim.Burası da külliyeye bağlı olduğundan 40 binden fazla arşive ve kitap olduğunu okumuştum.Bir kişi oturmuş masada kitap okuyordu.Sessizce ortama göz attım.Odanın tavanında cami kubbelerindeki gibi Osmanlı motiflerinin işlemeleri vardı.Burayı çok sevmiş daha önce gelmediğim için kendime kızmıştım.Cinayetin tek olumlu yönü beni düşüncelere daldırarak buraya getirmesiydi galiba…Kütüphanede her türden kitap mevcuttu.Öncelikle tarih kitaplarına göz attım.Sonrasında kitaplıklara bakınmaya devam ettim bir an için gözüm mitoloji kitabına takılmıştı.Kitabın üzerinde astral seyahat ile ilgili bir konu yer alıyordu.Bu konuları açtıkça bir çok büyü ve yöntemler vardı.Kabuslarıma benzer tek şey buydu şimdilik…Belki,bir ihtimal tam açıklamasını bulabilir miyim diye düşündüm.Sadece astral seyahatle ilgili bilgiler vardı.Ruhun uyku halinde vücudu terk ederek gezmesinden bahsediyordu.Belki de bu yüzden küçük ölüm diyorlardı uykuya.Konu hakkında sadece uyku durumunda bu olayın olmadığını, insanoğlunun kendisinin de uygulayabileceğini söylüyordu.Dışarıda gördüğüm adam kütüphaneye girmiş,kapı girişindeki masaya oturmuştu.Adama giderek:
-Bu kitabı ödünç alma imkanım var mı?, diye sordum.Kır saçlı adam gözlüklerini takarak önce kitaba baktı.Sonra kahverengi gözlerini bana dikerek:
-Tabii,yalnız kitap rafa koyulduğundan itibaren siz ikinci alan kişisiniz bu günlerde ün kazandı galiba,dedi.Gülümsedim.İlgileniyormuş gibi:
-Benden önce kim almıştı,dedim.
-Uzun saçlı kalıplı bir adam almıştı.Sırtımdan soğuk terler akıyordu kafamdan aşağıya soğuk sular dökülmüştü.Adam adeta kabusumdaki kişiye tanımlamıştı.Bu sefer gerçekten ilgileniyordum.Gözlerimi adama dikerek:
-Ne zaman aldı?
-Geçenlerde,tam olarak hatırlamıyorum,dedi.
-Peki adını biliyor musunuz?
-Hayır.Sadece bir gün kullanıp getireceğini işinin acele olduğunu söyleyerek aldı.Bir an için ona güvenmek zorunda kaldım,dedi adam.Sinirlenmiştim:
-Nasıl olur,nasıl yazmadan verirsiniz?Burada düzen yok mu?,diye bağırdım kendimi alamadan.Adam suçluymuş gibi yüzüme bakıyordu,korkudan yüzü bembeyaz kesilmişti.Adamı görünce birden acıdım:
-Özür dilerim,benim için önemliydi,dedim.
-Önemli değil.İyi akşamlar,dedi adam gitmemi istercesine.Başımı peki dercesine sallayarak odadan ayrıldım.Dağınık yer döşemelerini yeni fark ediyordum.Gece yarısına az kalmıştı.dağılan bulutlar arasında ay ıslak yolumu aydınlatıyordu.Kurtuluş yolunu…Yine havanın verdiği sarhoşlukla evime ulaştım.Masama oturup kitabı incelemeye başladım.Sınırsız bilgi içeriyordu adêta.Zevkle okudum,zamanın nasıl aktığını anlamayarak…
22:30
Bilgisayarımı açtım.Araştırmamı genişletmemi sürdürüyordum.Nevşehir’in haber sitesine de göz atmıştım.”Nevşehir’deki cinayet hala çözülmedi.” Adlı bir başlık altında,hakkımızda birçok dedikodu yapılmıştı.Yazara baktım.Yakup Talat’tı.Bir çok olay hakkında dedikodu yapan biriydi.Çok sinirlenmiştim.Pazartesi günü ilk işim bu konuyu yazan kişiyle görüşmek olacaktı.Astral seyahat ile ilgili arama motorunda çıkan sayfalara tek tek tıklıyordum.Hepside yaşadığı doğru veya yanlış olayları anlatıyor,nasıl yapıldığını söylüyor belki de dikkat çekmeye çalışıyorlardı.16-25 yaşları arasında bulunan gençlerdi.Buradan bir sonuç çıkmayacağını anladım.Araştırma anında vakit çabuk geçmişti.Saat gece yarısını geçmişti.Yarın günlerden pazardı.Gün beni yormuştu.Yatağa girdim.Derin bir küçük ölüme,ruhumun başka diyarlarda gezmesi için…



~IV~




Uyandığımda telefonumda 8 yeni mesaj vardı.Hepside Mikail’dendi.Mesajlarında nasıl olduğumu sormuş,evimi aradığını ulaşamayınca cep telefonumda ulaşmaya çalıştığını fakat telefonumun kapalı olduğunu yazmıştı.Şebekeme bir kez daha lanet ettim.Mikail’i aradım.Bir kaç saniye bekledikten sonra telefonu açtı:
-Efendim,nerelerdesiniz?
-Kusura bakma şebekemi biliyorsun.dün bir gezintiye çıkmıştım.Rahatlamak için.Herhangi bir gelişme var mı?
-Maalesef efendim,peki sizde?,dedi.Dün kütüphanede yaşadığım olayları anlatmak için kararsızdım.
-Hayır bende bir sonuca ulaşamadım.
-Peki,bugünde arkadaşlarla araştırmaya devam edeceğiz.Bir isteğiniz var mı?
-Hayır,çok teşekkür ederim,diyerek telefonu kapattım.Soğuk bir duş aldıktan sonra kendime geldim.Kendimi çok yalnız hissediyordum.Pencereden dışarı baktım.Hava güzel görünüyordu.Biraz yürüyüş yapmak için dışarı çıktım.İnsanlar Pazar gününün tadını çıkarıyorlardı.Kimi gençler arkadaş gruplarıyla geziyor,aileler ise çocuklarıyla küçük semte can veriyorlardı.Ben ise bu şehre yabancılığımı,bu küçük yerde yalnız bir kurtçuk olduğumu bir kez daha hissettim.Çarşıya çıkmışken öncelikle merkeze uğradım.Mikail bana gülümseyerek:
-Bir dediğiniz diğerini tutmuyor.
-Yürüyüşe çıkmıştım.Geçerken işlerin nasıl gittiğini merak ettim,bakayım dedim.Rahatsız etmedim ya?
-Hayır.Tam tersine mutlu olduk,özlemiştik sizi.
Mikail son kelimesini tamamlarken telefon çaldı.Mikail telefonu açtı:
-Buyurun,dedi.Ağlamaklı bir ses karşıdan cevap verdi.Mikail telefonu kapattığında benzi sapsarı kesilmişti.Kötü bir şey olduğunu anlamıştım.Merkezdekilere dönerek:
-Arkadaşlar hazırlanın gidiyoruz,dedikten sonra bana döndü:
-Efendim yeni bir cinayet,dedi titreyen sesiyle.Bunu bekliyordum.Fazla şaşırmamıştım.
-Nerde?
-Esentepe bölgesinde bir tepede gezen gençler tarafından bulunmuş.Yani sizin evinize yakın bir bölge,dedi Mikail.Gerçekten yakındı.Katil varlığını mı hissettiriyordu yoksa benimle oyun mu oynamak istiyordu.
-Peki.Siz olay bölgesine gidin ben sonra geleceğim,diyerek merkezden ayrıldım.Üstümdeki baskı ve şoku atmam gerekiyordu.Sinirlenmiştim.Çarşıya gelmişken gazeteciyle görüşmek üzere haber sitesinin binasına gittim.Yazarın adını söyledim.Karşıda küçük bir odada olduğunu söylediler.Kapısını çalarak içeri girdim.İçeri girdiğimde bilgisayarla uğraşıyordu.Ayağa kalktı:
-Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?,dedi.
-Saçma sapan haberlerinizi yayınlamayı bırakarak.
-Neresi saçma?Hala bir sonuca ulaşmış değilsiniz değil mi? Bunun üstüne yeni bir cinayet işlendiğini duydum.İşinizi iyi yapmış olsay…
-Lütfen devam etmeyin,diyerek yakasına yapıştım ve devam ettim:
-Bizim çok mu mutlu olduğumuzu sanıyorsunuz?O kurbanın ailesini ben gördüm sen değil.Neden bulamadığımızı merak mı ediyorsun?Neden bulamadığımızı mı merak ediyorsun?Cinayetleri biz işliyoruz,amacımız oyun oynamak sonrada bu katili bulamama süsü veriyoruz,diyerek saçma bir dedikodu attım.Bir dedikoduya son vermenin en iyi yolu daha saçma bir dedikodu çıkarmaktı.Yazarın gözü korkmuş beyaz tenli suratı sapsarı olmuş korkusundan altına edecekti.Binadan çıktığımda kendimi daha rahatlamış hissediyordum.Yürüyerek geldiğim için bir otobüse atladım.Havanın güzel olmasına rağmen otobüsün içi çok kalabalıktı.İnsanlar birde bu durumdan şikayet edip homurdanıyorlardı.Bugün çevremdeki insanlar bana çok yabancı geliyordu.Artık yaşamaktan sıkılmıştım.Ben bunları düşünürken otobüs esentepeye ulaşmıştı.Tepedeki kalabalıktan kurbanın nerede olduğu rahatlıkla belli oluyordu.O bölgeye gittim.Mikail yanıma gelerek:
-Gerçekten görmek istiyor musunuz bilmiyorum efendim fakat bu olanlar bu insanlara yapılanlar gerçekten çok vahşice.
-Evet,dedim şüphe etmeden “kesinlikle çok acı…”biraz daha ilerlediğimde vücudunun tamamı kan içinde yatan cesedi gördüm.Yüzü tanınmaz haldeydi.Fakat üzerinde beyaz kurtçukları gördüğümde lanet kabuslarımdan birinin daha gerçekleştiğini gördüm.Mikail:
-Gerçekten zekice,dedi.Bu insanda ne acıma var nede mide.Daima yeni yöntemler geliştirmekte…diye devam etti.İbrahim ve Ergün ceset çevresinde kısa bir inceleme yapmıştı.İbrahim yanıma gelerek:
-Efendim,cesedin çevresinde birbirine benzer ayak izleri var.Katilimiz gayet yapılı birine benziyor.
-Peki başka bir ipucu yok mu?,dedim.İbrahim öncelikle Ergün’ün gözüne baktı sonrasında:
-Bir kağıt…Cesedin üzerinde sadece bir kağıt bulduk ve de kurtçuklar…
-Kağıtta herhangi bir şey yazıyor mu?
-“Son Kurban Sensin”,dedi Ergün gözlerini kaçırarak.
-Evet sadece bunu yazmış efendim.Mikail:
-Belki de bu ceset için demiştir,ha?
-Sanmıyorum.Bir mesaj vermek istiyor diye ekledim.Sonrasında soruşturmaları tartışan Merve,Ezgi ve Yaprağın yanına gittim:
-Bir gelişme varmı?
-Hayır efendim,dedi Yaprak ince ses tonuyla:
-Herkesi sorguladık fakat hiç bir şey bilmiyorlar,sadece şu 3 genç gezerken rastladıklarını söylüyorlar,dedi.Gençlere doğru yöneldim.En fazla 17-18 yaşlarındaydılar.Yanlarına yaklaştıkça korktukları yüzlerinden belli oluyordu.Bir iki metre kala sorumu yönelttim.
-Burada ne işiniz var?
Sarışın,kısa boylu,mavi gözlü olanı ağlamaklı bir sesle:
-Sadece,sadece…,dedikten sonra tıkandı.Kumral tenli,uzun saçlı olanı devam etti:
-Sadece geziyorduk efendim.
-Bu saatte?
-Evet piknik yapmak için.İnanmazsanız bakın malzemelerimiz şu ağacın altında.
-Peki,dedim.Sarışın olanın yanına giderek:
-Korkma sadece bazı şeyleri bilmemiz gerekiyor,dedim Başını salladı.Ergün’den kağıdı istedim.Kağıdı aldıktan sonra Kaan ile Oğuz’a çevreye bakmalarını,Ergün ile İbrahim’e de kurtçukları araştırmalarını söyledim.Mikail’e dönerek:
-Kemal’i çağır.Cesedi incelesin.Umarım faydası dokunur,diyerek önce evime vardım.Çantamı ve dosyamı aldıktan sonra arabama binerek doğruca merkeze vardım.Tolga merakla yanıma geldi:
-Ne oldu efendim.Bir şey var mı?
-Evet Tolga,bir çok şey ve sana şu anda çok ihtiyacım var.
-Neden?
-Biliyorum ki bilgisayarda olduğu kadar el yazısından kişilik çıkarmakta da iyisin ve katil bize bu notunu bırakmış nasıl biri olduğunu bulabilir misin?
-Tabii, bana güvendiğiniz için teşekkür ederim elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım.
-Sana güveniyorum,dedim.Tolga yazıyı tarayıcıya koyarak bilgisayara geçti.yazıyı incelemeye başladı:
-Görüyorsunuz ki yazıda vurgu var.Bu katilin sinirli,zorba,katı biri olduğuna örnek.
Ve yazı italik bir şekilde yazılmış.Buda katilimizin sıkıntılı olduğunu gösterir.
Tolga’yı dikkatlice dinliyor, söylediklerini anlamaya çalışıyordum.Katilin fiziki yönünü bilmesem de,rûhi yönünü öğrenmiştim.
-Son olarak toplarlarsak katilimiz küçük yaşta işkence görmüş biri olabilir.Daha çocuk yaşta işkence görmüş,diyerek tezini ortaya koydu.Şaşırmıştım.Sadece 10 dakika içinde 2 kelimeden tüm bu kanılara varmıştı.
-Çok teşekkürler,artık fiziki olmasa da ruhi yönden nasıl biri olduğunu biliyoruz,dedim.Bu arada içeri Mikail ile Kemal girdi.
-Nasıl gitti?,diye sordum.Kemal:
-Yine çok cerrahice,böyle bir şeyi kim yapabilir neden yapabilir anlamıyorum.Kurban önce bayıltılmış olmalı.Sonrasında larvalar enjekte edilmiş.Kanı bulunca da hızla büyümeye başlamışlar ve tüm vücudu işgal etmişler,mantıklıca,dedi.Yorumu pür dikkat dinledim.Mikail’e:
-Kimliği belli oldu mu?
-Evet,efendim.Yılmaz Kahraman ailesi şok geçirdi duyunca,diye hüzünlendi.
-Peki bu kadar larva nerden temin edilmiş olabilir.
Kemal araya girdi:
-Bunun için o kadar larvaya gerek yok sadece 2 larvanın olması yeterli bunlar vücut sıcaklığı için kolayca çoğalabilirler,dedi.Mikail:
-Sulu bölgelerde olabilir,dedi.Diğerleri baş sallayarak onu doğruladı.
Düşüncelere dalmıştım.Kağıda baktım.Bir an için fotoğrafı unutmuştum.İzin isteyerek lavaboya gittim.Çantamdan fotoğrafı çıkardım.Arkasını çevirdim.Yazı stili ve kullanılışı katilinkine çok benziyordu.Katil bele iletişim kurmak için neden bu insanları kullanıyordu?.Acaba katil “Son Kurban Sensin” derken benden mi bahsediyordu.Sorular kafamın içinde karışmıştı.Artık düşünemiyordum.Aynada kendime baktım.Bu cinayetler boyunca zayıfladığımı hissettim.Arkadaşlarımın yanına vardım.Biraz oturduktan sonra doğruca eve gittim.Kendime bir kahve yaptıktan sonra pencerenin önüne geçtim ve geçmişi düşündüm.Yetimhanede tartıştığım kimse yoktu.Herkesle çok iyi anlaşırdım.Derin bir of çekerek televizyonu açtım.Can sıkıntısı ile birkaç dakika kanalları zapladım.Sonrasında en iyisinin yatmak olduğunu düşündüm.Saat 5’e geliyordu.Zaman su gibi akıp gitmiş.Katil yeni bir cinayetle günümü mahvetmişti.Kader,dedim içimden ve ruhumu karanlığa bir kez daha teslim ettim.
~V~



Birkaç çatırtıyla gözlerimi tanımadığım bir yerde açıyordum.Başımda o katil.Uzun,siyah,yağlı yüzüme sarkan saçlarının arasından esmer yüzüyle,siyah gözleriyle gözlerimin içine bakıyordu.Biran için katilde kendi yüzümü görmüştüm.Saçlarım daha da uzamış yüzüm ise bronzlaşmıştı.Bir bıçak alarak yanıma geldi.Yerimde çırpınıyordum fakat nafile…Beni sıkı sıkıya bağlamıştı.Bu kurtuluş çabama küçümser gözlerle bakıyordu.Elindeki büyük paslı bıçağı kaldırdı,gözlerini kalbime çevirdi.Hedefini aldıktan sonra bıçağı hızla göğsüme indirdi.

Göğsümü tutarak uykumdan uyandım.Gözlerimi kapatıp açtığımda odamdaydım.Yatağımda hareket etmek istiyordum.Fakat hiç kıpırdayamıyordum.Bağırdım,çağırdım fakat kendi sesimi ben bile duymuyordum.Son bir kez çığlık attım fakat yine sesim çıkmıyordu.5-10 saniye sonra kendime geldim.Saate baktım 3’ü gösteriyordu.Ayağa kalktım.Kalkmamla kendimi yatağa atmam bir oldu.Her ne olduysa başım fena dönüyordu.Biraz bekledikten sonra tekrar kalkarak banyoya ulaştım ve yüzümü yıkadım.Üstümü giydim.Bilinçsizce hareket ediyordum.Dışarı çıktım.Gecenin soğuğu yüzüme çarptı.Havada daha önce hiç bilmediğim bir koku vardı.İçimi ferahlık kapladı.Arabama atladım.Nereye gittiğimi bilmiyordum.Sadece arabayı boş gözlerle sürdüğümü hissettim.Bir kitapta sadece hislerinizin sizi götürdüğü yere gidin zararlı çıkmazsınız diyordu.Ben ise bu kurala karşı koyarak eve geri döndüm.Uykum yoktu,bilgisayarımı açtım ve bir kahve yaparak internette gezmeye başladım.Yakup Talat yeni bir makale yazarak bizden özür diliyor yaptığının yanlış olduğunu kabul ediyordu.Birazda korkusundan bunları yazmaya ihtiyaç duymuştu.Sabaha doğru bilgisayarı kapatıp tekrar uyudum.

Saat 07:00
Merkeze ulaştım.Ekip elemanları gece boyunca hiç uyumamış yeni cinayet hakkında araştırma yapmışlardı.yorgunlukları her hallerinden belli oluyordu.Bugün izinli olduklarını dinlenmelerini söyledim.Her ne kadar itiraz etseler de sonunda kabul etmek zorunda kaldılar.Bende merkezden ayrılarak şehirde gezmek için çıktım.Uzun süre nereye gittiğimi bilmeyerek yürüdüm.Sanki başka biri tarafından yönlendiriliyordum.Karanlık bir yere geldim.Dört bir yanımda binalar vardı.Ortalarda hiç kimse yoktu.Bu mekana daha önce hiç gelmediğimi hissettim.İlerden bir ses geldi:
-Kim var orada,dedim yanıt yoktu.Korkuyordum.Peki neden?Sadist katilin beni bulmasından mı?Karanlık ve kapalı mekanlardan oldum olası nefret etmiştim.Etrafta kimsenin olmaması beni öfkelendiriyordu.İlk önüme çıkan kişiye yumruğumu indirebilirdim.Öfkeyle biriktirdiğim gücü elimde tutuyordum.göz bebeklerimin büyüdüğünü hissettim,titriyordum ve kalbim hızla a atıyordu.Oturacak bir yer aradım.Yoktu.İlerden bir ses daha geldi.Bu ses gittikçe yaklaşıyordu.Karanlığın içinden sıyrılarak yanıma geldi.Korkudan başım aşağı düşmüştü.Yüzünü görmek için başımı hafifçe kaldırdığımda yine o siyah,kanlı gözleri gördüm.Kana,öfkeye,acı çektirmeye susamışçasına bakıyordu.Esmer yüzünde en ufak bir kuşku yoktu.Elindeki şırıngayı koluma ani bir hareketle sapladı.


Metal sesleriyle gözlerimi açtım.Bir sedyenin üzerinde yatıyordum.Kalkmaya çalıştığımda sedyeye bağlı olduğumu anladım.Hala korkuyordum.Dilim kurumuştu.Korkum vücudumdaki suyu tüketiyordu.Katil yanıma geldi,gözlerini gözlerime dikti.Bu kez yüzünü tam olarak görebiliyordum.Sanki karşımda bir ayna vardı da benim kötü yüzümü gösteriyordu.Kendimi,kendimin karşısında güçsüz hissettim.Katil gözlerimin içine bakmaya devam ederek:
-Ne garip değil mi?,dedi orta ses tonuyla.Yüzüne şaşkınca baktım.Böyle bir insandan böyle bir ses,ilginçti.Korkumu belli etmemeye çalışarak:
-Garip olan ne?
-Buradan farklı bir yerde de karşılaşabilirdik.
-Açık konuşur musun?
-Masandaki resmi hatırlıyor musun?Yetimhanede.En arkadaki her zaman aşağılanan çocuk.
Resmi gözümün önüne getirdim.Hatırlıyordum.Diğer çocuklar sürekli onunla dalga geçerlerdi.Ben ise istem dışı bir sıcaklık duyardım.
-Ne günlerdi,diye devam etti.Başımı sallamakla yetindim.Bir yandan konuşurken bir yandan da bir şeylerle uğraşıyordu.Onu görmekte zorlanıyordum.Yerimde kıpırdayarak:
-Burada ne işim var?
-Kutlama yapıyoruz sevgili kardeşim.
-Ne kutlaması,ne kardeşinden bahsediyorsun?
-Doğum günü kutlaması.Hatırla doğum günlerimiz aynıydı.Bu kadar saf olma neden benzediğimizi hiç düşünmedin mi?Rüzgar ve Yıldırım’ın doğuşunun kutlaması bu…,dedi gülerek.Rüzgar,Bulut ve Yıldırım isimlerini birleştirmiş tam bir fırtına çıkarmıştı.Gerçektende bugün doğum günümdü bu kargaşa içinde çoktan unutmuştum.Ona bakarak:
-Yoksa…
-Evet,ikiz kardeşim.Bu yüzden ne yaptığını her zaman biliyordum.Sen iyi yerlerde okurken ben mahzenlerde acı çektim.Acılarımı hissetmedin.Ama ben senin yaptığın her şeyi biliyordum.Ben senin karanlık yüzünüm.İçindeki nefretlerin canlı kanıtı.Acılarımı görmedin fakat yaptıklarımı görmeni istedim.Kendimi geliştirmek için Vatikan’a gittim.Burada Latince eğitimi aldıktan sonra Hindistan’a kara büyü öğrenmeye gittim.Seni ancak bu yöntemlerle yenebilirdim.Sıra uygulamaya geldiğinde kabusun oldum.Senin Astral Seyahat diye bildiğin yöntemle ruhunu yanıma getirdim.Yaptıklarımı görmen için…,diye konuştu.Yattığım yerde şaşkınca onu dinliyordum.
-Neden,neden kardeş olduğumuzu söylemedin peki?,diye yakındım.
-Kıskançlık ve kin.Bu dünyada 2 tane ben her zaman fazla,sen hep en iyiydin.Benim senden daha iyi olduğumu görmeni istedim.Ve o çok beklediğim an geldi.,diyerek eline aldığı bıçağı kaldırdı,gözlerini kalbime çevirdi.Hedefini aldıktan sonra bıçağı hızla göğsüme indirdi.Tam bıçağı indirdiği anda o anki adrenalin ve heyecanla bağları koparıp kendimi yere attım.Kardeşim,bıçağı sedyeye saplamıştı.Daha da çok sinirlenerek masadan yeni bir bıçak aldı ve tekrar saldırdı.İzlediğim korku filmlerini,okuduğum gerilim romanlarını tekrar yaşıyordum.Bu kez iyi adam kazanmalıydı.Tekrar saldırıdan kurtuldum.Bende masadan bir bıçak kaparak karşısına geçtim.Karşı karşıya birbirimize bakıyorduk.Sinirli sesiyle:
-1 yaşındaydım,içimdeki tüm kötü hisleri anlamışlardı.İçimden küçük hayvanlara acı çektirme hissi olduğumu hatırlıyorum.Sonrasında 6 yaşındaydım,küçük bir çocuğun kafasını ezmiştim bir taşla,dedi.Onu dinliyordum ve:
-Fakat değişebilirsin,dedim.
-Hayır,cami avlusunda bulunduk değil mi?O gecenin çok soğuk bir gece olduğunu kurtulmamızın mucize olduğunu anlattılar.Oradan tek ben kurtulmalıydım fakat senin hep ölü olman gerekti şimdide öyle olacak,diyerek bir hamle daha yaptı.Ani bir refleksle kenara çekildim.Kardeşim duvara çarpmıştı.Sırtı bana dönüktü.Boğazını yakaladım.İçimdeki kin artmıştı.Kulağına eğildim:
-Her zaman ben öndeydim,bundan sonrada öyle olacak,diyerek bıçağı tam kalbinin ortasına sapladım.Kanlar ılık ılık ayaklarımın ucuna aktı.Ölü kardeşimi yere bıraktım.İçerde biraz gezdim.Bir yatak vardı yastığını kaldırdım.Küçük bir defter vardı.Defteri aldım,yatağa oturdum.Bu kardeşimin günlüğüydü.Günlüğü heyecanla ve yavaşça açtım.İlk sayfasını açtığımda bir kez daha şok oldum…

Sessizlik…
Karanlık…
Yalnızlık… yazılarını okudum ve kanlı ellerimi yüzüme getirerek hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bir yandan kardeşimin bir yandan katilimin katili olmuş,kan kokusu içinde öylece oturuyordum.

Ve sonrası.

Sessizlik ve Karanlık…

…♦…

 
…………
 
Katil Kabuslar
Yazan:
Tugay Özdemir

1.Baskı/Mayıs 2009
Kapak Tasarımı:Tugay Özdemir
Baskı:Alper Akdağlı


 
© Katil Kabuslar Romanı Tugay Özdemir'in   izni ile bu sitede yayınlanmaktadır.Kendi ve Sitemizin izni olmadan kopya edilemez, başka yerde yayınlanamaz. 
Yayın hakkı © www.okuyazciz.tr.gg 2009
Bilgi için iletişimi kullanın
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol